KARADAYI
KARADAYI

Tanıtımlar

KARADAYI

2012

 

1973 ler İstanbul Beyazıt Meydanı.. Esnafın meslekleri de, doğdukları memleketleri de, hatta bazılarının dinleri bile farklı... Ama aynı meydanı ev bilmiş, birbirlerini kardeş bellemiş, tek dertleri ekmek kavgası...

Kibar Nazif ile oğlu Mahir de mahallenin göz bebekleri.. Çünkü hayatlarını sadece kendilerinin saymamışlar, başkalarının dertleri dertleri, başkalarının mutlulukları mutlulukları olmuş.. Mahalledeki esnafın üç kuruşuna göz diken serserilere karşı yıllardır baba oğul omuz omuza duvar örmüş. Öyle ki İstanbul’un köşelerini tutmuş bütün beyler bilir ki Beyazıt Kibar Nazif ile Mahir’in evidir. Destursuz girilmez.

Mahir dünyanın en şanslı adamı sayar kendisini.. Çünkü Kibar Nazif gibi mert, yürekli bir adamdır babası. Çocukluğundan babasının anlattığı masallar sadece masal değildir onun için, hayat öğretisidir, kuraldır. “Adam gibi adam olacaksan korku salmayacaksın etrafına. İnsanlar için iyi şeyler yapacaksın..  insan nabzından anla. Yokluğu bil. Yoklukla yetiş. Var olduğunda da paylaşmasını bil. Hem de cebinde kalan son kuruşuna kadar.”

Babasının yürüdüğü yolu en doğru istikamet belirlemiştir. Babasından insanları çok sevmeyi öğrenmiş, ama adalet terazisini hep haklı ve ezilmiş yana olandan ağır tutmayı yeğlemiştir. Kibar Nazif yaşlandıkça kundura dükkanlarını da, sofradaki yerini de, mahalledeki itibarını da oğluna miras bırakmıştır. Mahir artık hem evin hem mahallenin direğidir. Mahalleli Mahir’i öz kardeşleri, abileri gibi sevmiş, bağırlarına basmışlardır. Kendilerinden akıllı ve güçlü tayin ettikleri için de onun ardından yürümeyi bile isteye kendileri seçmişlerdir.

Ama Mahir’in giderek insanlar tarafından daha çok sevilmesi İstanbul’un beylerini çok rahatsız etmektedir. Çünkü ulaşacakları zenginlik ve itibarın önünde Mahir bir kale gibi durmaktadır. Bu yüzden çok kez satın almaya çalışırlar, Mahir’in parayı pul saymasının önüne geçemezler. Kurşunla indirmeye çalışırlar, Mahir koca bir mahallenin duasıyla efsunlanmıştır. Kurşun bile işlemez. Ölümlerden döner ama yolundan dönmez Mahir. Bu yüzden de her geçen zaman ona olan sevgi saygıyı da hürmeti de yanında getirir. 

Mahir’in nişan günü gelmektedir. Sadece Kibar Nazif değil tüm mahalleli nişana heyecanla hazırlık yaparlar. Mahallenin en güzel kızı Ayten ile nişanlanacaktır Mahir. Ama güzelliğinden çok babasının sözü dolayısıyla evet demiştir bu evliliğe. Çünkü bilir ki “babası hiç yanılmaz”.. Kibar Nazif’e emanettir Ayten rahmetli anne babasından. Bu yüzden Kibar Nazif ister ki Ayten gelini olsun... Mahir aşk nedir tanımamıştır, ailedir onun için kutsal olan. Bu yüzden onlar için uygun görülene itiraz etmez.

Mahir ile mahalleli nişanla meşgulken, İstanbul Adliyesi’nde bir cinayet işlenir. Başsavcı Süleyman, yolsuzluklarını ortaya çıkardığı savcı Turgut tarafından öldürülür. Turgut bu zamana kadar yarattığı her türlü gücü elinden almakla tehdit eden başsavcıyı gözünü kırpmadan öldürmüştür. Hemen çocukluğundan beri tanıdığı, bu tip işlerde sağ kolu yaptığı Necdet’i arar. Birinin kendi yerine bu cinayeti üstlenmesi gerekmektedir. Ama Turgut şunu bilir. Bir memuru makamında öldürmenin cezası idamdır! Necdet darağacına kimsenin gönüllü gitmeyeceğini bilir. Bu yüzden bir taşla iki kuş vurmak ister. Beyazıt halkının göz bebeği Mahir’i darağacına göndermeye karar verir. Böylece Mahir’in gölgesi meydandan kalkınca, Necdet’in buralarda nam salması, çok istediği gazinonun patronu olması çocuk oyuncağı olacaktır. Çünkü Necdet şunu bilir, desteyi tutan ipi kestin mi, deste dağılır. Mahir olmadı mı Beyazıt esnafı avlanmaya hazır kekliklerdir.

Plan işlemeye başlar. Mahir’i nişanından alıp götürmeye polis gelir. Suç üstü yapılacak, Mahir başsavcıyı o an öldürmüş gibi zapt edilecektir. Ama hesaplamadıkları bir şey olur nişanında oğlunu adliyeye göndermek istemeyen  Kibar Nazif davete iştirak eder. Başsavcının odasına girmesiyle katil diye fişlenmesi kısacık bir ana sığar. Nazif ne olduğunu anlamdan elinde cinayet aleti, alnında katil yaftası kendisini hapishanede bulur. Nazif’in ilk girişi değildir mahpusluk damına. Ama işlemediği bir suç yüzünden üzerine demir parmaklıkların kapatılması ilktir.

Mahir deliye döner. Babasını bu işe sokanları bulmak için iğne deliğine bile  girer. Köstebeklerin yuvasını deşer, her taşın altını darmaduman eder. Ama sadece sessizlik bulur. Mahir bu zamana kadar hiç kaçak güreşmemiş, bütün kavgalarda en önde kendinden emin yer almıştır. Ama bu sefer ki hasmı kendini gizlemiştir. Mahir şunu anlar ki bu gizi çözmeden babasını kurtarmasına imkan yok. Bütün düğümde adliyede çözülüyordur. Öyle ki bu kadar önemli bir davayı gencecik bir kadın hakime vermişlerdir. Hakim de daha ilk duruşmada dosya için gizlilik kararı verdirmiştir. Bu demektir ki soruşturmada neler olduğundan Nazif’in avukatının bile haberi olamayacaktır. Mahir’in gözünden bu kadında bu oyunun bir parçasıdır. Mahir’in oyunu bozmak için adliyeye girip bu kadının yanında olması gerekmektedir. Kadim aile dostları avukat Erdal sayesinde, adliyeye stajyer hakim olarak girer. Mahir babasından öğrendiği adaletin bu dünyada satılık olduğunu yine yaşayarak öğrenir.

Feride hakim İstanbul Adliyesindeki en zeki en güzel ve aslında işini en seven hakimdir. Ama Feride bu zamana kadar Milletvekili babası, Kurtuluş gazisi dedesi tarafından hep korunaklı bir hayat sürmüştür. Yıllarca memleketin  her köşesinde çalışmış olsa da bu korunaklı dünyasının kapısını hiç aralamamıştır. Tek bildiği doğru vardır o da hukuk kitaplarında yazanlar. Kanun maddelerini içselleştirdikçe çoğu zaman sokaktan, insanlardan ve vicdandan uzaklaştığını fark etmemiştir. Kararlarını verirken vicdanını değil kanunları dinlemiştir sadece. Başsavcının dosyası ona verildiğinde de tek desturu bu olacaktır. Gerçek katilin yanı başındaki çalışma arkadaşı, bu davaya da bakan savcı Turgut olduğunu bilmeyerek, Kibar Nazif’i bir an önce idam etmek derdine düşecektir. Çünkü görünen bütün deliller Nazif’i işaret etmektedir. Feride de henüz bakmakla görmek arasındaki farkı bilmemektedir. Bunu, hayatındaki bütün dersleri, vicdanı ve de sokağı ona Mahir öğretecektir.  

Mahir Feride’nin yanında stajyer avukatlık yapmaya başlar. Niyeti bir kaç günde kilitlenmiş dosyaya ulaşmak, bütün satılık adamları öğrenip ipliklerini pazara çıkarmaktır. Ama Mahir’in planları düşündüğü gibi ilerlemez. Babasının idam kalemini kıracak olan hakim Feride’yle mesaisi uzar. Dosyaya bir türlü ulaşamaz.Dosyadan uzaklaştıkça Feride’ye yakınlaşır.

Mahir babası için ölmeye bile hazır bir oğuldur. Babasının hayatını kendininkinden kutsal sayıp tek emeli onu kurtarmak olacaktır. Bu yola girdiğinde de önündeki engeller giderek büyüyecek, başta savcı Turgut olmak üzere, İstanbul’un bütün beyleri Mahir’i ortadan kaldırmaya ant içeceklerdir. Ama Mahir gücünü adaletten ve babasına duyduğu sevgiden aldığı için onu yıkmak hiç de kolay değildir. Mahir’i ezmeye çalıştıklarında o daha da büyüyecek, öyle ki kendisi gibi mağdurlara kol kanat bile gerecektir. Küçük bir mahallenin delikanlısıyken girdiği bu yolda onu kahraman sayan çok daha fazla insan etrafına toplanacaktır. Mahir giderek güçlenirken tek zaafı kalbi Feride’ye olan aşkı kalacaktır. Babasının hayatı aşık olduğu kadının iki dudağının arasındadır.

Yapım Ay Yapım
Yapımcı Kerem Çatay
Yönetmen Uluç Bayraktar & Cem Karcı
Senaryo Sema Ergenekon & Eylem Canpolat
Görüntü Yönetmeni Tolga Kutluay
2. Yönetmen Neslihan Yeşilyurt

Videolar

Posterler

Abone Olun...

En güncel haberleri ilk gören olmak ister misiniz?